20 Mart 2011 Pazar

İlkbahar Bakımı

İlkbaharın ilk günlerinde arıcının kovanlar üzerinde yapacağı çalışmaların, o seneki bal verimi üzerinde çok büyük etkileri olur. Bilinçli bir arıcı ilkbahar bakımını ihmal etmeyerek, arılıktaki problemleri en baştan çözer ve bal toplama mevsiminde arılarını en verimli şekilde çalıştırır.

Verimi yüksek ürün almak isteyen arıcının hedefi, büyük bal toplama mevsimine kadar kovandaki arı sayısını mümkün olduğunca çok artırmak olmalıdır. Bal toplama mevsiminde bu sayıyı 80.000-100.000 yapabilen arıcı o sene istediği miktardaki balı alabilir. Bu sayı ne kadar düşük olursa arının getireceği ve depolayacağı bal da o kadar az olur. 

Arazide nektar akımının yoğunlaştığı günler olarak tanımlayabileceğimiz büyük bal toplama mevsimi, ortalama olarak 10 ile 30 günlük bir süreyi kapsar. Bu dönemde bitkilerin oluşturduğu nektar miktarı en üst seviyeye çıkar. Bu süre yıl, iklim, mevsim ve coğrafi koşullara göre değişir. Arılar günlük ihtiyaçlarından artan balı ancak bu mevsimde kovanlara depolayabilirler. Toplam arıcılık faaliyetlerini mevsimlere bölersek, büyük bal toplama mevsimi süre olarak çok az bir zaman dilimini kapsar.

İlkbaharda arılıkta yapacağımız ilk işlerden biri, kış için aldığımız önlemler arıların uçuşunu engelleyecek şekildeyse bunları kaldırmaktır. Eğer kovanları yan yana yaklaştırıp üstlerini örttüysek, kovan yerleşimlerini gerçek durumlarına getirmek gerekir. Kovan giriş delikleri kapatılmışsa açılmalıdır. Ayrıca kovan uçuş deliklerini tıkayan arı ölüleri temizlenmelidir. 

İLK BAKIM VE KOVANLARIN DIŞTAN MUAYENESİ

Arılar ilkbaharın sıcak günlerinde özellikle dışkılamak için dışarı çıkma fırsatını kaçırmaz. Etrafta çiçekler açmaya başladığı zaman artık kovana polen de taşımaya başlarlar. Fakat geceleri soğuk ve gündüzleri de sıcaklık değişken olduğu için, havalar iyice ısınıncaya kadar kovanı açmak doğru değildir. Çünkü böyle bir hareket yavruların üşümesine neden olacağı gibi, kovan ısısını düşürdüğü için bal tüketimini de artırır. Ayrıca soğuk havalarda kovan kapağının açılması arıları paniğe sevk eder ve çok hırçınlaştırır. Bu yüzden havalar ısınıncaya kadar kovanı dıştan muayene ederek ve arıların hareketlerine bakarak problemleri tespit etmek gerekir. Arıcının dıştan muayene yaparak tespit etmesi gereken durumlar şunlardır: 

a) Ana arının varlığı: Bir kovanın hayatiyetini devam ettirebilmesi için ilkbaharda ana arının var olup olmadığı çok önemlidir. Müsait günlerde arılar hızlı bir şekilde çalışıp kovana polen getiriyorlarsa bu ana arının varlığına işarettir. Eğer arılar polen taşımıyor ve kovanın dış yüzünde geziniyorlarsa ana arı büyük ihtimalle kışın ölmüştür.

b) Besin durumu: Kovan alt tablasında görülen balmumu kırıntıları arıların açlık çektiğini gösteren işaretlerden biridir. Ayrıca larvalar dışarı atılmaya başlanmışsa, bunun sebebi yavruların üşümesi olabileceği gibi, aç kalmaları da olabilir. Dışarıya yoğun bir şekilde ölü arı atılıyor olması da akla, kovan içinde oluşan bir hastalık dışında, besin durumunun kritik seviyede olduğunu getirir. Besin durumu azaldığında kovan içindeki yaşlı arılar genç nesillerin yaşama şanslarını artırmak için intihar etmeye başlar. Arılar genelde kafalarını petek gözü içine sokup havasız kalmak suretiyle intihar ederler.

Bir kovanın ortalama ağırlığı biliniyorsa, kucağımıza alıp tartarak içindeki yiyecek durumunu tahmin edebiliriz.

Bu dönemde havalar iyice ısınmadığı için arılara şerbet vermek doğru değildir. İhtiyacı olan kovanlara acilen katı yem vermek gerekir. Pratik bilgiler kısmında anlatıldığı gibi pudra şekeri ve süzme baldan arı keki yapılarak yemleme deliğinden verilir. Eğer arı keki yapılacak malzeme bulunamıyorsa, geçen dönemden kalan ballı bir çerçevenin sırları alınarak kuluçkalık çerçevelerinin üzerine yatırılır. Üzeri hemen bir bezle örtülerek kapak kapatılır.

c) Kovan mevcudu: İşçi arılar kovana birer ikişer girip çıkıyorlarsa, kovanın arı mevcudu az ve dolayısıyla zayıf sayılır. Ama işçi arıların canlı bir şekilde üçer beşer girip çıkması o kovanın güçlü olduğunu gösterir. Ayrıca akşam arılar yerlerine girdikten sonra, kovana kulağımızı dayayıp bir elimizde tıklatınca, güçlü kovanlar çok hızlı tepki verir ve güçlü bir vızıltı çıkarır. Güçsüz kovanların vızıltısı ise çok zayıftır.

d) Hastalık durumu: Kovandaki arıların herhangi bir hastalığa yakalanıp yakalanmadığı da uçuşları gözlemlenerek tahmin edilebilir. Kovan tablasında normalinden çok fazla arı ölüsü varsa ve kovandaki besin miktarının da yeterli olduğu biliniyorsa, bu durumda hastalıktan şüphelenilmelidir.

Yerlerde kanatsız arılar geziniyorsa varroa hastalığı var demektir. Yerlerde ve uçma tahtası etrafında küçük gruplar varsa ve arılar uçmuyorsa nosema hastalığından şüphelenmelidir. Arılar içeriden kovan uçma tablasına mumya görünüşlü yavru ölüleri taşıyorsa, kireç ya da taş hastalığı vardır. Dışarı çıktıkları ilk birkaç gün arıların ishal olması normaldir. Fakat daha uzunca bir süre uçuç tablası ve arılığın önü kirleniyorsa dizanteriden şüphe edilmelidir. 

Dıştan muayene esnasında problem tespit edilen kovanlar işaretlenerek, içten muayene esnasında ilk önce bunlara bakılmalıdır.

BÜYÜK BAKIM VE KOVANLARIN İÇTEN MUAYENESİ

Havalar iyice ısınıp, gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farkı azaldığında, artık kovanların büyük bakım ve içten muayenesinin zamanı gelmiş demektir. Bakıma sakin ve güneşli bir günün sabahında başlanır. Bakım esnasında sırasıyla şu işleri yapmak gerekir:

a) Eğer arılar hırçınsa körük yakılır ve usulüne uygun şekilde kovana duman verilir. Duman usulüne uygun verilmezse arılarda tam tersi bir etki yapar ve onları daha da hırçınlaştırır. Bu dönemde arazide nektar akımı yeterli olmadığı ve kovandaki besin miktarı da kritik seviyede olduğu için, arılar stres altındadır. Dolayısıyla bu dönemde arılar her zamankinden daha hırçın olur. Körük bol duman verecek şekilde pratik bilgiler bölümünde anlatıldığı gibi yakılır. Uçma deliğinden yavaş dalgalar halinde 2-3 kere duman verilir ve yaklaşık 2 dakika beklendikten sonra, gürültü yapmamaya dikkat ederek, üst kapak örtüsü açılarak kontrole başlanır. Eğer gerekirse üst kapak örtüsünün kenarlarından da bir kaç kere yavaşça duman verilir.

Yavruların üşümemesi için, üst kapak örtüsünün tamamı birden açılmaz. Eğer kovan üst kapak örtüsü tek parça ise, kaldırıldıktan sonra kovan üstü açık bırakılmayarak, bir bezle örtülür ve gerektiği kadarı açılır. Kontrol sırasında telaşsız ve hızlı bir şekilde hareket edilir.

b) Kovan çerçeveleri birer birer elden geçirilerek durumları kontrol edilir. Bu kontrol sırasında işçi arı sayısı, yumurta ve larva durumu, bal, polen durumu gözden geçirilir.

Çerçeveler kovan üzerinde tutularak kontrol edilir. Böylece ana arının dışarı düşerek telef olma riski ortadan kaldırılmış olur.

Aynı çerçevede farklı büyüme aşamasındaki larvalar karışık halde duruyorsa ve aralarda boş gözler de varsa, bu ana arının yaşlılığının ya da verimsizliğinin işaretidir. Aslında aynı çerçevede farklı aşamalarda larvalar bulunması normaldir. Fakat verimli bir anaarı, hücre aralarında hiç boşluk bırakmadan yumurtlar ve yavrulu alanlar bir şerit şeklinde birbirini takip eder. Farklı aşamalardaki larvaların oluşturduğu alanlar düzgün görünümlüdür, birbirine karışmış şekilde değildir.

Arılar özellikle soğuk havalarda kovan içerisinde salkım düzeni oluştururlar. Bu yüzden ilkbaharın ilk günlerinde, arıların yoğun olarak bulunduğu kovanın ortasındaki çerçevelerde daha çok kuluçka bulunur, kenarlara doğru ilerledikçe hem arı sayısı hem de kuluçka sayısı azalır. Havalar iyice ısınıp, arılar kovana yayılmaya başladıkça kenarlara doğru olan çerçevelerde de kuluçka sayısı artmaya başlar.

Kuluçkalıktaki ısının sabit tutulabilmesi için, arılar tarafından işgal edilmemiş çerçeveler çıkarılıp, kovan bölme tahtası konarak kovan içinin hacmi küçültülür. Bölme tahtasının boş kalan bölümüne saman, ot, gazete vesaire doldurularak izolasyon sağlanır. Yine kovan üst örtüsünün yavruların üşümeyeceği şekilde elden geçirilmesi gerekir.Bir de geçen dönemden kalan ballı çerçeveler çok yer işgal ederek ana arıya yumurtlama alanı bırakmamış olabilir. Bu çerçeveler alınarak yerine kabartılmış veya temel petekli çerçeve takılır. Ya da arazideki nektar akımı çok olduğu için arılar bol miktarda bal getirerek depoladıkları için, yine ana arıya yumurtlama alanı kalmamış olabilir.

Kuluçkalıktaki erkek arı hücreli petekler de çıkarılarak yerlerine dişi gözlü kabartılmış petek ya da hazır petek konulmalıdır. 

c) Anaarının var olup olmadığına ve varsa durumuna bakılır. Kanatları yıpranmış, yaşlanmış, hastalanmış ya da bir nedenden dolayı yumurtlama yeteneği azalmış ana arılar muhakkak yenileriyle değiştirilmelidir.

d) Küf, arı biti, ishal, petek güvesi, yavru çürüklüğü gibi hastalıkların olup olmadığı kontrol edilir. Kovanda tespit edilen hastalıklar için gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır. Ülkemizde bütün arı hastalıkları ile ilgili ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçların ruhsatlı olmasına ve yalnızca arılar için üretilmiş olmasına dikkat edilmelidir. Bu dönemde hastalık olmasa bile koruyucu bir takım ilaçlar ve vitaminler de verilebilir. Hastalıklarla ilgili koruyucu ve tedavi edici ilaçlamaları ilkbaharda, arı nüfusunun en az düzeyde olduğu bu dönemde yapmaya dikkat etmelidir. Çünkü bu dönemde yapılan ilaçlama bal mevsimi henüz başlamamış olduğu için, üretilen balda ilaç kalıntısı riskini en aza indirir.

e) Kovanın fiziki yapısı gözden geçirilir. Arıların gelişmesine engel olacak kusurlar varsa kovan muhakkak değiştirilir. Muayeneden sonra problemli olduğu tespit edilen kovanlar arılık dışına çıkarılarak gerekli bakımları yapılır. Rutubetlenmiş ve küflenmiş kovanlar güneşe konularak kurutulur. Daha sonra delik, çatlak ya sökülmüş yerleri çakılarak tamir edilir. Kovan, içindeki artıklar kazındıktan sonra pürmüz lambasıyla ya da yanan bir ateşin üzerine tutularak dezenfekte edilir. Boya ihtiyacı olan kovan hiç ihmal edilmeden boyanır. 

f) Çerçevelerdeki ve kovan iç yüzeyindeki fazla petek parçaları kesilip toplanır. Özellikle arıların işgal etmediği aşırı siyahlaşmış ve eskimiş petekler alınarak yerine yeni petekli çerçeveler takılır. Mümkünse her yıl kuluçkalıktaki eski çerçevelerin yarısını değiştirmek kovanın sağlıklı gelişmesini olumlu yönde etkiler.

g) Kuluçkalıkta 10 çerçeve bulunan bir kovanda 2 çerçeve arı kalmışsa bu aile zayıftır. 3-4 çerçeve arı varsa ve ana arısı yaşlı ve hasta ise bu kovan da zayıftır. Fakat 3-4 çerçeveli kovanın ana arısı kaliteliyse bu arı orta güçtedir. Arılı çerçeve sayısı 4'ten fazla ve ana arısı da çalışkansa bu kovan büyük bal toplama mevsimine kadar kendisini geliştirebilir demektir ve güçlü kovan sayılır.

Kovan mevcudu az ise bu kovan başka bir kovan ile muhakkak birleştirilmelidir. 1 tane güçlü kovan 10 tane zayıf kovandan daha fazla bal üretir. Kovan mevcudu 3-4 çerçeve olmakla birlikte anası çalışkan kovanlara, diğer güçlü kovanlardan yavrulu petek takviyesi yapmak gerekir. Güçlü kovanda tespit edilen kapalı gözlü yavrulu petek yerinden alınır, üzerindeki arılar silkelenerek güçlendirilmek istenen kovanın uygun yerine konur.

h) Besin durumu kritik seviyeye inmişse kovanlar muhakkak beslenmelidir. Aslında ana arıyı yumurtlamaya teşvik etmek için, kovanlarda bal olması durumunda bile kovana şerbet verilmelidir. Havaların soğuk olduğu ve kovanın açılmasının riskli olduğu günlerde arıları kek ile beslemek doğrudur. Ama havalar ısındıktan sonra şerbet rahatlıkla verilebilir.

Arılar çoğunlukla soğuk kış aylarında değil, havaların ısınmaya başladığı ilkbahar aylarında sönerler. Çünkü soğuk günlerde arılar kış uykusundadır ve çok az besin tüketir. Fakat havaların ısınmasıyla arı faaliyete geçer ve besin tüketimi çok yükselir. Arazide bal kaynakları da henüz oluşmadığından bu dönemde besinsiz kalan arı kovanı sönmeye mahkûm olur. 

Eğer kovanda ballı ve üzeri sırlı çerçeveler varsa arıların beslenmesine yardımcı olmak için bu çerçevelerin sırlarını çizerek yerine koymak gerekir.

Kovanda hiç yiyecek kalmamış ve arılar da açlıktan zayıf düşmüşse muhtemelen vereceğimiz şerbeti yiyemeyeceklerdir. Bu gibi durumlarla karşılaşıldığında hemen ılık şerbet yapılır ve arıları çok ıslatmayacak şekilde kovana püskürtülür. Bu işlemle canlanan arılara daha sonra şerbet vererek kovan sönmekten kurtarılır.

ı) Eğer arılık çevresinde doğal su kaynakları yoksa arıların su ihtiyaçlarını gidereceği önlemler alınmalıdır.

BALLIK KONULMASI

Arılara gerekli bakım yapıldıktan sonra, ilkbaharın ilerleyen günlerinde arazide bal kaynakları gün geçtikçe çoğalır. Anası çalışkan olan ve problemleri çözülmüş kovanlar hızla gelişmeye başlar. Özellikle bölme tahtası konmuş kovanlar takip edilip, arı sıkışmadan kovan iç hacmi artırılır. Arılar çerçevelerin üst kısımlarına beyaz petek örmeye ve kovanlar da 8-9 çerçeve arıya ulaşınca artık ballık koyma zamanı gelmiştir. Ballık koymak için arıların kuluçkalıkta sıkışmasını beklememek gerekir. Çünkü sıkışan arı kolaylıkla oğul vermeye meyledecektir. Ballık konulması aynı zamanda arının oğula eğilim göstermesini engelleyen önlemlerden birisidir.

Kovana ilave verilmeden önce kuluçkalıktaki çerçeveleri gözden geçirerek varsa ana memelerini temizlemek gerekir. Bu işlemden sonra ballık konulur. Ballığa mümkünse 1-2 tane kabartılmış petek konulması uygun olur. Eğer arı yukarı çıkmakta nazlanıyorsa bu kabartılmış peteklere şerbet dökülür. Ayrıca kuluçkalıktan alınacak arılı bir çerçevenin ballığa konulması da arının yukarı çıkmasını teşvik eder.

Arılar iyice çoğalıp birinci ilavedeki bütün çerçeveleri kabartarak bal koymaya başladıklarında artık ikinci ballığı koyma zamanı da gelmiştir. İkinci ballık genellikle birinci ballıkla kuluçkalık arasına konulur. İkinci ballığı koyma esnasında da kuluçkalığı iyice gözden geçirerek varsa ana memelerini keserek kovanın oğul eğilimini engellemek gerekir. 

İlkbahar mevsimi kuluçka faaliyetlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Oğul dönemiyle birlikte ana arı yumurtlamayı kestiği için bu faaliyet durma noktasına gelir. 

İlkbaharda kovan içinde kuluçka faaliyetlerinin olanca hızıyla sürdüğünün ve koloniye yeni bireylerin katıldığının en büyük göstergesi genç arıların kovan belleme uçuşlarıdır. Özellikle öğleden sonraları genç arılar kovan dışında yüzleri kovana dönük olarak toplu halde uçuş yaparlar. Bu uçuşlar kalabalık olursa çoğu zaman acemi arıcılar tarafından oğul çıktığı zannedilir.


14 Mart 2011 Pazartesi

Yeni Sezon ve Koloni Kayıpları



İstanbul'daki son kar yağışlı geçen haftanın ardından arıcı arkadaşlarımızın bu seneki kayıpları da yavaş yavaş belli olmaya başladı. Duyduğun ve konuştuğum birçok arıcı kardeşimden koloni kayıplarını işittim. Maalesef geçen haftaya kadar gelmeyi başarabilen bir kolonim son haftayı atlatamadı ve söndü.


Sözünü ettiğim kovanın neden söndüğünü öğrenmek için incelediğimde açlıktan olmadığını gördüm zira kovanda dün itibariyle yaklaşık 7-8 kilo kadar bal vardı. Kaldı ki soğuk hava dalgalarının başlayacağı haberlerini aldığında kolonilerimi ne olur ne olmaz diye 2:1 oranında sıvı beslemeye tabi tutmuştum. Nitekim bu şuruplarında çıtalara depo edildiğini ancak kovan içinde çok ciddi miktarda bir nemlenmeye sebep olduğunu tespit ettim. Söz konusu kolonim son 2-3 haftadır ciddi miktarda kayıp vermişti. Kovan önüne dökülen arılar zaten beni korkutuyordu. Ve korktuğum oldu.

Kovan içinde el ayası kadar iki grup arının kaldığını ve onların da kovan içini ısıtamadığı için öldüğünü tahmin ediyorum. Yine kovanda az miktarda çıkmaya yakın oluşumunun büyük kısmını tamamlamış yavru olduğunu gördüm. Ancak kovan içinde ana arı bulamadım ve sırrını çözebilmiş değilim. Yavruları incelediğimde bir kısmında soğuktan kaynaklanan yavru çürüklüğünün başladığını gördüm. Çok uzun süredir olmadığını tahmin ediyorum çünkü kibrit çöpü batırdığımda kitaplarda gördüğümüz o 2,5-10 cm arası bir sünmenin olmadığını gördüm. Hatta yok denecek kadar azdı. Ama içime kurt düştü acaba hastalık diğer çıtalara da yayılmış mıdır diye. Bu yüzden kovandan aldığım 8 kg kadar balı diğer arılarıma verip vermeme konusunda karasız kaldım. Bu noktada görüşlerinizi de bekliyorum.

İnşallah arıcı arkadaşlarımızdan bundan sonra güzel haberler alacağız. Ve yaptığız hatalardan ders çıkarıp bir daha yapmamaya gayret etmek ümidiyle…

6 Mart 2011 Pazar

Kar Öncesi İstanbul


Meteorolojiye göre pazartesiden itibaren önümüzdeki hafta kar yağışı olacakmış. Ben de fırsattan istifade dünkü güneşli havada arılara aç kalma ihtimaline karşı şerbet verdim. Arıları üşütmemek için hızlıca şerbet verip kapattım bu yüzden fotoğraf çekme şansım olmadı.

Genel itibariyle bu sene aralık, ocak ve şubat aylarında kış yaşanmamış olması arıları yormuş gibi görünüyordu. Bu da kolonilerdeki arıların yıpranıp bahar öncesinde ömürlerinin dolmasına neden oldu. İnşallah yaşanan bu arı kayıpları önümüzdeki dönemlerdeki yavru faaliyetini alt-üst etmez.

Arılar güneşli havadan istifade tabir-i caizse deli gibi polen topluyorlardı. Kovan giriş deliklerinde olağanüstü bir hareketlilik vardı. Bu hareketlilik ikindi vaktine kadar devam etti.

Etrafta bulunan çiçeklerden bazıları.







Kar yağacak olsa da çiçekler kendi işlerine bakıyorlar.

Bugün ise hava düne göre biraz daha kapalıydı ama yağış yoktu. Kovanlarda ise hareketlilik bitmiş gibiydi. Bağırsaklarını boşaltmak için dışarı çıkan bir taneyi saymazsak.

İnşallah önümüzdeki bir iki haftayı daha kazasız-belasız atlatabilirsek hem arıların hem de arıcıların özlediği sıcaklara kavuşacağız.

5 Mart 2011 Cumartesi

Bal Arısı ve Ayılar

Ntv' de yayınlanmış bir belgesel. Bir arıcı olarak korkuyla izledim.


Aslında belgesel olarak yayınlamak istediğim daha birçok video var ama yabancı yapımlar olduğundan ve evrim teorisini savunarak sunum yaptıklarından yayınlamak istemiyorum. Maalesef bu video da galiba bahsettiğim cinsten ama belgeselin bu kısmında herhangi bir sıkıntı göremedim.. 

4 Mart 2011 Cuma

Arılarda Hırçınlık

Arı kolonilerinin hırçın ya da sakin oluşu genelde sahip olunan arı ırkıyla ilgilidir.

Aynı arılıkta bazı aileler son derece sakin davranıp arıcıyı sokma davranışı göstermezken, bazı arılar ise son derece hırçın olurlar. Arılıkta mümkün olduğunca sakin kovanlardan ana arı üreterek çok hırçın olan ve arıcıyı canından bezdiren kovanlara verilmelidir.

Eğer arının hırçınlığı ırk özelliklerinden kaynaklanmıyorsa bu kolonideki bir takım problemlerin işareti olabilir. En büyük problem ise kovandaki besin miktarının kritik seviyeye inmiş olmasıdır. Arazide nektar kaynaklarının bol olduğu dönemlerde arılar genelde çok sakin olurlar.

Arıları genelde hırçınlaştıran faktörler ve dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

a) Kovan muayenesini genelde işçi arıların arazide olduğu saatlerde yapmak gerekir. Çünkü dışarıda çalışan işçi arılar, kovan içinde çalışan genç arılara nazaran daha sokucu olurlar. Sabah güneşin doğmasıyla birlikte öğle sıcağı bastırmadan az evvelki zamana kadar olan süre en iyisidir. Öğle sıcağının bastırdığı saatlerde kovanı kesinlikle açmamak gerekir.

b) Fırtınalı, yağmurlu, soğuk ve rüzgârlı havalarda kovan kapağını açmak arıları fazlasıyla hırçınlaştırır.

c) Arılığın içine korkulu ve telaşlı hareketlerle girmek de yanlıştır. Ani hareketler arıları koruma içgüdüsüyle hırçınlığa sevk eder.

d) Kolonya, esans, parfüm gibi sert kokulu şeyler sürerek arılığa yaklaşmamak gerekir. Bu tür sert kokular koklama duyusu çok gelişmiş olan arının dikkatini çeker ve onları hırçınlaştırır.

e) Arı yığınları üzerine üflemek, nefesi doğrudan arıların üzerine doğru vermek de arıyı kızdırır.

f) Kovan bakımı yapılacağı zaman gayet sakin ve seri hareket etmek gerekir. Özellikle üst örtüsünü açarken aşırı gürültü çıkarmak, ya da çerçeveleri zorlayarak çıkarırken sağa sola çarpmak yine arıları hırçınlaştıran sebeplerden birisidir.

g) Arıların uçuş yolları üzerinde durmamak gerekir. Özellikle kovan muayenesi esnasında kovanın arkasında durmak gerekir. Eğer kovanın önünde durulursa arı kolonisi bunu kendisine bir saldırı olduğunu zannederek hırçınlaşır.

Kaynak: Nihal GÜVEN, Arılarda Hırçınlık, 06.11.2009, http://www.marmaraaricilik.com/nihal-guven/arilarda-hircinlik

1 Mart 2011 Salı

Japon Bal Arıları ve Eşek Arısı

Eşek arısı, Japon Bal Arısının yuvasına girmeye çalışıyor. Eşek arısının saldırısına yumak halinde saldırarak cevap veren bal arıları 40 dereceyi aşan bir sıcaklık ile düşmanını öldürüyor.